Cumartesi, Mart 29, 2008

Hoşça kal Alaaddin!


Murat Doğu, yani 3 suçuk senelik partnerim, patronum, zorlandığım birçok anda desteğini, deneyimini her daim ortaya koyan, enerjisiyle tüm ekibi harekete geçiren (yaptığı espriler, garip şarkıları, hepimize taktığı lakaplarla), sunum filmlerinin vazgeçilmez yönetmeni, bu hiperaktif adamla;
Tülin, yani Alaaddin'in strateji ve fikir canavarı, minik kafasında dolaşan binlerce yaratıcı fikri hepimize aşılayan, hep destekçi, toplantıların vazgeçilmez anlatıcısı, beni her sözüyle etkileyen, gece 11'den sonra her fikre onay veren:) (keza hepimiz böyle oluyorduk), geç saatlere kadar çalışırken bize türlü meşrubat, çikolata, enerji içeceği ile lojistik destek sağlayan kankam ve ablamla; (ve bunu sadece ajanstakiler bilir: Tüliiiinnnn!! Tüliiiiiinnn!!! hehehehe)
İso, yani yan ekibin cevval patronu, halk adamı:), kapalı tribünün vazgeçilmez amigosu (bunu ben attım şimdi), duygusal, iş bitirici, hem müştem, hem yaratıcı yönetmen, kobi duayeni, çok sevdiğim patronum, dostum olan bu harika insanla;
Birol, yani çoğu şey direktörü, iyi insan, sorun çözücü, yazar olup çizer olması gereken kişi, çoğu zaman konkur çalışmalarının olmazsa olmaz insanı (arada eşini eve götürme bahanesiyle bir kaç saat ortalıktan yok olur ama olsun:), sunumların başarılı aktörü (tabii Murat'tan sonra:P), teatral kişilik, gayet iyi insan bu muhterem kişiyle;
Seral, yani ajansın tek pembe ehliyetli motorcusu:), arada beni arkasına alıp yola kadar bırakan (donduğum günü unutamayacağım:), motorunun üstüne binip az kalsın sürmeye kalktığım (otoparktan yola 3 saniyede çıkabilirim sanırım:), son dakikada (gerçekten son dakikada, mecaz yok) üç ilanı yarışmaya göndermek için gecelediğim, ilk kadın motorcuları sitesinin sahibi, mısır gevreğinin üstüne elma koyan nadide insan (hehe:), harika dansçı:P, partnerim bu güzel insanla;
Çiğdem, yani grubumun en genç elemanı (biz yaşlı olduğumuz için genç tabii:), yakında yurt dışına çıkıp bir daha dönmemesini dilediğim (git kal orada, çalış sonra belki gel) çalışkan insan, Karadeniz'in ve ajansın medar-ı iftiharı bu tatlı insanla;
Arzu, yani çalışkan insan, POP malzemelerinin yaratıcı gözü, mücevher dünyasının baş tacı:), akşam 9'dan sonra garip sesler korosunun başarılı sesiyle:);
İrfan, yani Alaaddin'in kadrolu stajyeri:), duygusal insan, yardımcı görsel arayıcı, geleceğin muhtemel yazarı (tabii Amerikalara kaçmazsa), ajansın fotoğraf erbabı:P, internet gezgini ve ajansın ilerideki yaratıcı yönetmeni olacak olan:) bu nev-i şahsına münhasır kişiyle;
Deniz, yani müşteri grubunun en hızlı konuşan kişisi, çözüm insanı, matbaaların korkulu rüyası:), uzun ve ayrıntılı iş listelerinin Nobelli yazarı, 'Fıratçıııımmm' nidasını hep özleyeceğim, hafif tebessümle revizyon getirdiğinde bunun benim canını sıkacağını öğrendiğim kadar uzun çalıştığım:), Alaaddin'in olmazsa olmaz bu nadide kişisiyle;
Serpil, yani ajansın en uzun müştemi, ilk geldiği günden, gittiğim son güne kadar ikinci kız kardeşim gibi olan, iyilik meleği, duygusal insan, güzeller güzeli:), ajansın vazgeçilmez elemanı, benim yemek ikizim:P, çocuk sesli bu harika insanla;
Melike, yani Alaaddin'in Serpil'den sonraki ikinci uzun müştemi:), revizyon verirken ürkek, brief verirken atılgan kişilik, sessiz, sakin mizaçlı, eğlenceli bu güzel insanla;
Cem, yani top ve font canavarı, ikiz babası, bıçaklı işlerin ustası, ailecek iyi insan, yan grubun olmazsa olmazı, Cio'nun ruh ikizi:), degustatör, Cuma partilerinin organizyon komitesi genel başkanı bu baba insanla;
Cio, yani Cihangir, Alaaddin'in en güzide semti:), kahkaha makinesi, Digiturk insanı, Cem'in ruh ikizi:), duygusal art, Cuma partilerinin organizasyon komitesi genel başkanı (Cem'le birlikte sürdürüyorlar bu görevi:), içi neyse dışı o insan, Alaaddin'in neşe kaynağı bu guzide insanla;
Murat Gedik, yani Hulk'un gücünü kağıda döken dev yazar:), boyutlarını yadsırcasına romantik, duygusal, şiirsel insan:), İso'ya 5 yıl dayanıklılığıyla öne çıkan:) bu büyük adamla;
Mehmet, yani Cio'lar bozmadıkça sessiz olan:), Kobi dünyasının başarılı art'ı, pinpon turnuvalarının vazgeçilmez raketi,
Emre, yani muhasebe-man, ajansın başından beri birlikte çalıştığım Alaaddin'in demirbaşı, maaş günlerinin en sevilen insanıyla:);
Yusuf, yani yolların Formula 1 pilotu, forumların aranılan insanı, genç bünye ve her zaman zamanla yarışan bu yeni baba adayıyla;
Yusuf Güzel, yani adaşının iki katı:), ileride GSM bayiliği imparatoru olması muhtemel, muhasebinin 'ağır' taşı olan bu koca insanla;
Ayşe, yani ajansın çekip çevirmecisi, biz dağıttıkça toplayan, yere kırıntı dökmeye korktuğumuz, her daim masamın temiz kalmasını sağlayan (pisletince de kızan), herkesin annesi olan bu tatlı ablayla;
Handan, yani SantralAlaaddin:), 'Handancıımm şu numarayı bağlar mısın?' demeyi özleyeceğim, tostlarımın lojistik sağlayıcısı bu güzel insanla;
Mehmet, yani Alaaddin'in piksel tarafı, Cuma akşamı gördüğüm üzere iyi dansçı:P olan bu internet servis sağlacısıyla:);
Yaprak, en yeni Alaaddinci, pek fazla tanımadığım için muhtemelen iyi insan:), 'orijinal" işlerin sonlandırıcısı olan bu çiçeği burnunda insanla;
Erdi, yani ajansın en genç elemanı, Cemgiller'den, maket canavarı, profilden görünmeyecek kadar ince, işini hızlı yapacak kadar enerjik bu genç dostumla;

3.5 yılımı geçirdiğim, paylaştığım, sabahladığım, üzüldüğüm, sinirlendiğim ve mutlu olduğum (geçmiştekiler de buna dahil) için çok şanslıyım. Sizleri çok özleyeceğim.
--
(Kolay bir yazı olacak diye düşünmüştüm ama gerçekten zormuş. Sanırım bu yazıdan önce 5 kere sildim yazdıklarımı. Kısa ve güzel olmasını da istediğimden zorlandım bayağı. Bu seferki oldu gibi..)

Perşembe, Mart 20, 2008

Cuma, Mart 14, 2008

Heppi aurrr

Alaaddin Tansaş'ı zengin etti bu akşam da:) Son yılların en büyük içki operasyonu şu saat itibarıyle midelerde yerini buldu. Envai çeşit bira, tekila, viskinin bulunduğu, fonda elekronik müziğin vazgeçilmez baslarının duyulduğu bu muhteşem numayiş her Cuma olmasa da Cumaları sadece Alaaddin'de!

Pazartesi, Şubat 18, 2008

İstanbul kara teslim...

Blogumuzun takipcileri bugün muhtemelen evlerinden bakıyorlardır. İstanbul kara teslim, sektör kara teslim, ama Alaaddin iş başında. Her türlü TV reklamı, radyo spotu, gazete ilanı, kartvizit, PVC baskı yapılır, kimlik kaplanır. Karda yürüyüp izini belli etmeyen tüm reklamcılar, sıkılmadan utanmadan kara basın iziniz kalsın. Beyaz Pazartesi'nin keyfini çıkarın.

Pazartesi, Şubat 04, 2008

Jack’in yerinde olsaydın sen ne yapardın?


Dünyayı kasıp kavuran, başta LOST olmak üzere bir çok dizinin kahramanı olmak vardı! Mesela Jack’in yerine geçip, Oscar’lık bir oyun çıkarmak kim istemez... DIGITURK’ün yeni mobil oyunları sayesinde, artık cep telefonunuza istediğiniz dizinin oyunu indiriyorsunuz, istediğiniz yerde istediğiniz zaman Jack siz oluyorsunuz, başrolü kapıyorsunuz.

Pazar, Ocak 13, 2008

Soyak Mavişehir

Soyak Mavişehir için hazırladığımız basın ilanlarından doğan motion graphics filmimiz, Bol Vitamin’den Volkan Ekşi’nin imzasını taşıyor. Filmde sitenin; güvenlik, havuz, park, bisiklet yolu gibi özellikleri İzmir’e paralel bir tempoda kurgulandı. Mavişehir içindeki hayatın hareketliliği, canlılığı ve farklılığı filmin çizgilerine de yansıdı. Bu günlerde İzmir sinemalarında gösterime giren Soyak Mavişehir filmi, müziğinden sanat yönetimine kadar istediğimiz ritmi yakaladı... İndirmek için tıklayın.
YY: Murat Doğu • SY/İ: Fırat Yıldız • RY/CW: Seral Çelikbaş • Y: Volkan Ekşi • M: Melodika

Cuma, Ocak 04, 2008

Aklımız işte, adımız listede

Yeni yıla harika bir haber ile girdik. Bileşim Medya’nın her sene yayınladığı Türkiye’nin en büyük yaratıcı ajansları sıralamasında 29.’luğa yükselmişiz. Bu araştırmanın Türkiye’de medyada reklamı yayınlanan tüm reklam ajanslarını kapsadığı düşünüldüğünde, böylesine bir başarı bizi çok daha sevindirdi. 3 yıldır bizimle olan, tüm marka ve reklamverenlerimize teşekkür ederiz.

Çarşamba, Ocak 02, 2008

İyi Yıllar!

Bol kampanya ve prodüksiyonlu, yorucu bir yılın ardından bol alkol (aslında ajans olarak alkolle hiiiç aramız yoktur, öyle arada bir içeriz) ve musikili bir Alaaddin gecesi bu yıl sonuna damgasını vurdu. İstanbul’ un eğlence merkezi Beyoğlu’nda Galatasaray mevkiinde bulunan mütevazı ve sıcak bir mekan olan Dorian belki de açıldığından beri böyle bir coşku görmemiştir ve muhtemelen de göremez. İçeri girenlerin ayakta alkışlanarak karşılandığı, art direktörlerimizden Cihangir’in mini performansıyla renklendirdiği, İsmail ve Murat Doğu patronların karşılıklı göbek şovlarıyla ortamı iyice ısıttığı ve muhasebeden genç ve karizmatik kardeşimiz Yusuf Güzel’in pembe kazağı ile akıllara kazındığı bu geceden en özel fotoğrafları geceyi unutmamak, tekrar hatırlamak isteyenler için 32 kısım tekmili birden burada! Herkese sağlıklı, mutlu, kampanyalı, yaratıcı yıllar…

Perşembe, Aralık 27, 2007

İşe yarayan reklam buna denir!

Yoğun bir iş günü daha bitmişti. Eve gitmeden meyhaneye gidip biraz kafa dağıtmak, yanında da belki bir iki kadeh bir şeyler içmek, işten biraz uzaklaşmaktı amacım... Reklamcılığın birinci kuralı 24 saat reklamla yaşamaktır denir ya, meyhane ortamıyla ne kadar uyumludur bilemem ama bir Marketing Türkiye yemeğin yanında iyi gider diye düşündüm.
Geçtim her zamanki masama, açtım dergimi, bir kaç arkadaşı da aradım. Muhabbet süper, mezeler de. Başrolde ise çoban kavurma...
Bir eksiği vardı, kırmızı biber. Garsona ulaşmak o dakikalarda biraz zordu. Usta, patron, kaptan! Seslenişler boşaydı, bizim garson hiç üstüne alınmıyordu. Birden sinirler gerildi, muhabbetin tadı kaçmaya başladı.
“Durun!” dedim. “Bende var biber.”
Marketing Türkiye’nin bu sayısında gördüğüm ilan geldi aklıma birden. Klasik bir fikirdi belki, hani şu çok hırpalananlardan. “Reklamcılık” ve “Mutfak” benzetmesinin yüz bininci versiyonu. “Yemekte yeni tadlar nasıl keşfediliyorsa, bir markanın ihtiyaçları için de yapılan reklam o şekilde hayat bulur”, “bir tutam fikir, bir ölçek yetenek, bir kaşık merak...” gibi tarifler, falan.
Bir imaj ilanının, bir meyhane sofrasında işe yarayacağı kimin aklına gelirdi. Aldım Marketing Türkiye’nin 15 aralık sayısına verdiği reklam ajansları ekini tekrar elime, açtım en kırmızı sayfasını; içinde tuz, nane, şeker, kırmızı biber... Tasarım değil, gerçek paketlerde! Kopardım kırmızı biber paketini. Açmak biraz uğraştırsa da başardım ve serptim o muhteşem kavurmanın üzerine.
Reklam dediğin işte böyle olur. Yemeği de kurtarır, muhabbeti de... Fark yaratanlara teşekkürü bir borç bilirim.

Salı, Aralık 18, 2007

Kestane, gürgen, palamut

Ajanslara full servis! Kestanesi ise leziz:)

Çarşamba, Aralık 12, 2007

masalar... masaüstleri...

Cio'cuğum... senin masalar, masaüstleri önerine katılıyorum ve vakti zamanında çekmiş olduğum diğer masaüstlerini publish eyliyorum...

addresistanbul ile avrupalısınız...

Şehrin tam ortasında, herkesin en kolay ulaşabileceği bir lokasyonda, süper bir ev dekorasyonu ve alışveriş merkezi var. Süper tarz ev eşyaları, aksesuarları, keyifli bir atmosfer. Kalabalıktan uzak bir alışveriş ortamı. Muhteşem kafe ve restoranlar. Ulaşım ve otopark kolaylığı. Bütün bunların üzerine, bir de 1500 YTL'lik alışveriş yapan herkese çekilişsiz kurasız Avrupa tatiline gönderiyorlar...
Kampanyayı çalışırken ajanstaki herkes muhasebeden 1500'er YTL'lik avanslarını ayarlamıştı ve kampanya başlangıç tarihini bekliyordu. Fotoğraf çekimi, re-touch, orijinal hazırlığı derken kampanya başladı ve geçiyor. Ey, bu yazıyı okuyan reklamcılar! Siz de 31 Aralık'a kadar Habitat, Becara, Kitchenette, ModaTech, Nuxx, TOO..... gibi markalardan 31 Aralık'a kadar 1500 YTL'lik alışveriş yapın, siz de Avrupa'ya gidin. Artık Venedik mi olur, Viyana mı, Amsterdam mı, Brüksel mi, Milano mu, Londra mı, Prag mı, Barselona mı, Madrid mi, Roma mı, Paris mi, siz karar verin... Bir de soru, şimdi nedir bu, reklam mı, pr mı?

Cuma, Aralık 07, 2007

Dostluk kazansın!


Siz DIGITURK’ün keyfini doyasıya çıkarırken dostlarınız bu eğlenceden mahrum mu kalıyor? İşte dostlar başına bir kampanya. Hemen tanıdıklarınızı DIGITURK’lü yapıyorsunuz, karşılığında birlikte özel indirimden yararlanıyorsunuz. Daha çok dostunuzu DIGITURK’lü yapıyorsunuz, daha çok kazanıyorsunuz...

LİG TV'leri tazele!


Her mahalleye bir stadyum projesiyle yola çıkan DIGITURK, mekan sahiplerine çok özel toplu gösterim aboneliği veriyor. Taraftarlar her maçta saha avantajını kullanıyorlar, özellikle deplasman maçlarını kaçırmıyorlar. Futbol coşkusunu evlerinin yakınında, çaylarını yudumlayarak çıkarıyorlar.

Bir sponsorluk klasiği...


Sanatı desteklemek artık DIGITURK’ün bir klasiği oldu. 35. Ululslararası İstanbul Müzik Festivali’ndeki sponsorluğuyla DIGITURK, hayatımıza klasik müziğin tüm notalarını getirdi. Müziksiz bir hayat, DIGITURK’süz bir festival düşünülemez.

Sayfalar